Migren bir baş ağrısı türü ve bende epey bir zamandır var. Tam ne zaman başladı emin değilim. Vücudumun bana bu hediyesi ile birlikte yaşamayı öğrendim ve benimle aynı durumu paylaşanları çok iyi anlıyorum. Geçen gün Süreyya Abla ile sohbet ediyorduk. Bana kendi migren hikayesini anlattı ve bu kadar güzel bir hikayesi olduğuna inanamadım. Ona uğradığımda birkaç saat önce başının ağrıdığını ve görüştüğümüz zamanda ağrının kalmadığını söyledi. Ben ne tür bir ağrı olduğunu ve migreni olup olmadığını sordum. Migreni olduğunu söyledi. Ben bende de migren olduğunu ve ne zaman başladığını çok net hatırlamadığımı söyledim. Süreyya Abla bana kendisinde migrenin ne zaman başladığını anlattı. Fırat Üniversitesinde veterinerlik bölümü asistanıyken, 1990 yılının yılbaşında çok yoğun bir baş ağrısı olduğunu ve dört gün sonrasında doktora gittiğini söyledi. 4 Ocak tarihinde ve yanılmıyorsa günlerden Perşembe olduğunu ve kendisi gibi veterinerlik asistanı olan yakın bir arkadaşı ile doktora gittiğini ve saatin öğleden sonra dört civarı olduğunu söyledi. İçimden "vay be hafızaya bak" diye geçirdim. Süreyya Abla bunca detayı nasıl hatırlıyordu bilemedim. Benim de hafızam iyidir ama 24 yıl önceki gün ve saati hatırlayacak kadar değil doğrusu. Süreyya Abla anlatmaya devam etti. Muayene süresi dolan doktorun ek olarak bir kişiye daha bakıp bakamayacağından emin olmadığını söyledi. Nöroloji asistanı olan doktorun yardımcısına, doktorun kontrol etmek için uygun olup olmadığını sorunca, asistanı doktor ile görüşüp uygun olduğunu söylemiş. Doktor Süreyya Abla'yı kontrol etmiş. Kısaca sohbet etmişler. Doktor birkaç tane ilaç yazmış. Süreyya Abla reçeteyi alıp doktorun yanından ayrılmış. Çıkışta arkadaşıyla doktora dair "bakarsın gelecekte birşeyler olur" tarzında şakalaşmış. Daha sonra farkettiği birşey ise etkilendiği bu kişi ile tekrar denk gelmek için herhangi bir nedeni olmaması olmuş. Biraz üzülmüş ama hayatına devam etmiş.
Doktorun verdiği ilaçları alınca, ilaçlardan birinin çok güçlü bir ilaç olduğunu, kullanım kılavuzunda günde bir tane kullanılması önerilen ilacın, doktor tarafından günde iki tane kullanılması istendiğini görmüş. Arkadaşlarının da yönlendirmesi ile doktorla bu konuda konuşmaya karar vermiş. Doktora hastane telefonundan ulaşıp ilaçla ilgili durumu sormuş. Doktor cevaplamış ve ardından ona akşam için bir planı yoksa birlikte birşeyler yemeyi önermiş. Böyle bir davete vereceği cevabın normalde hayır olduğunu söyleyen Süreyya Abla, doktorun bu davetine evet demiş. O doktor Türkkan Abi'ymiş. Migren nedeni ile başlayan tanışma daha sonra evlenmeye, ardından iki çocuk sahibi oldukları güzel bir aileye dönüşmüş. Hikayenin sonunu duyunca Süreyya Abla'nın neden tarihleri, günü ve saati bu denli iyi hatırladığını anladım :)
Çocukları Umut ve İpek'in aralarındaki iletişimi görünce kendi çocukluğum ve kardeşlerim ile olan diyaloglarımı hatırlıyorum. Hem birbirlerini çok seviyorlar hem de zaman zaman birbiriyle didişiyorlar. Kardeş olmak böyle birşey. Onarın bu iletişimini fotoğaflara aktardım. Yıllar sonra bu dönemleri unutsalar bile bu fotoğrafları onları şu anki zamana ışınlayacak.
Hepimizin hayatının çeşitli hikayeleri var. Kimimiz o hikayelerin bir parçası olduğumuz için hikayenin sıradışılığının ve öneminin farkında değiliz. Bu hikayeler hayata renk katıyor. Bu hikayeleri dinlemeyi ve paylaşmayı seviyorum.
Bu güzel aile ile hayatımın kesiştiği ve onları tanıdığım için çok mutluyum.
Not: Bu son fotoğraf onların "aile sarılması" adını verdikleri bir aile fotoğrafı. Günün son karesi bu oldu.
Comments